AI Beni Yiyecek Mi?

Son yıllarda dijitalleşmenin bir hayli artmış olması ile, eski bilim-kurgu filmlerine konu olan, Artificial Intelligence – Yapay Zeka da hayatımızda yer edinmeye başladı. Akıllı robotlarla başlayan bu serüven, günlük yaşantımızda birçok şeyi danıştığımız dijital yapay zeka araçları ile hız kazanıp çok kısa bir süre içinde ise kodlama yapar, kitap yazar, fotoğraflara şarkılar söyletip videolara efekt yapar bicimde hayatımızın her alanında var olmaya başladı. Tüm dünya ama özellikle iş dünyası  yapay zekanın  herhangi bir  tehdit  oluşturup oluşturmadığını tartışmaya başladı. Öyle ki,  bir takım “söylentiler” hakkında uzun uzun konuşulmaya, tartışılmaya başlandı.  Financial Times dergisinde yayımlanan bir haberde , Meta şirketinin, “ Persona” ismini vereceği – alanında tanınan bireylerin kişilik ve bilgi birikimlerini de barındıran  yapay zeka kişilikleri – “chatbot”  üzerine çalıştığı ve piyasaya sürmeyi planladığının yazılmasıyla hali hazırda var olan kaygılar da arttı.

Yapay zekanın neler yapabileceği, sınırları, hangi  koşulda ,neyi, nasıl yaptığının ve yapacağının net bir şekilde öngörülememesi, belirsizliği de yanında getirerek çoğu insan için kaygı oluşturan bir duruma dönüştürdü. Bu belirsizliğin yanı sıra giderek artan ekonomik sıkıntılar, enflasyon ve yaşam koşullarındaki güçlükler de yapay zekanın  çoğu meslek grubuna yıldırım gibi düşerek tüm dünyada bir “psikolojik kaos” ortamı da yaratmasına sebebiyet verdi.

Bir çok iş alanının,  insan gücüne ve bilgisine çok az ihtiyaç duyularak tek kaynaktan halledilebiliyor olması bu alanlarda çalışan çalışanlar için, haklı olarak, gerçek bir tehdit algısı yarattı.  Tüm bu belirsizliklerin, kaygının ve stresin yanısıra yapay zekaya karşı oluşan bu tedirginlik ve stresi bir noktada haklı bulmakla birlikte, gözden kaçan taraflarının  da olabileceğini düşünüyoruz. “ Yapay zeka benim iş gücümü elimden alacak mı ?”, “ İşsiz mi kalacağım”   “ Ne yapacağım ? “ gibi cevabının da belli olmadığı soruları birbirimize yönelterek oluşan kaygı kaosunu pekiştirmiş oluyoruz.

Bilimsel olarak herhangi bir  tehdit algısında, korktuğumuzda ve kaygılandığımızda düşünsel süreçlerimizin her zamanki normalinde işlemediği kanıtlanmış bir gerçek. Bu durumda yapay zekayı bizi yiyecek bir canavar olarak görüp, çaresizliğe, umutsuzluğa ve endişelere odaklanırsak verimliliğimiz etkilenecektir. Yapay zekayı canavarlaştırıp ondan saklanarak her an gelip bizi yemesini beklemek ya da fazlasıyla küçümseyip  yok saymak işlevsel bir başa çıkma stratejisi değildir. Aksine şu an içinde bulunduğumuz durumu hem bireysel hem de kurumsal olarak iyice düzensiz bir akışa sokabilir.

Dijitalleşmenin geldiği bu noktada belki de yapay zeka ile barışıp onu tanımaya çallışmak, kısıtlılıklarını, sınırlarını ve yapabilirliğini anlamak hem bireyler hem de kurumlara her zamankinden farklı  bir pencere açabilir.  Yapay zekayı maruz kaldığımız diğer değişimlerden biri gibi kabul edip bu değişime direnç göstermek  yerine onunla ne yapabileceğimize odaklanmak belki kurumsal dünyada yeni iş tanımlarının, pozisyonların ve farklı şirket kültürlerinin oluşmasını sağlayabilir.

RNA Değişim Yönetimi olarak, kültürel dönüşüm, geçiş ve değişim yönetimi süreçlerinizde alanında uzman kadromuzla projelendirme, eğitim,koçluk ve mentorluk hizmetlerimiz hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz !